Kayıtlar

  Herkese Merhaba sayın, sevgili, güzel insanlar. Bu yazımı bundan tam 3 yıl önce yazıp bilgisayarın en karanlık köşesinde arşivlediğimi bir elektrik kesintisi sırasında internetsizlikten sağ tık yenile yapmaktan sıkılmış ve “acaba nerede ne var?” diye dosyaları kurcaladığım sırada buldum. 3 yıl sonra da aşağıda okuyacağınız her bir kelimenin arkasında olduğumu, aynı düşündüğümü bilmek mutlu etmedi desem yalan olur. Gelin buyurun siz de bir okuyun ve sonunda da kendinize şunu sorun "3 yıl önceki ben ile şuan ki ben arasında bu yazılanlar ışığında Ne, Ne kadar, Nasıl değişti?” Vay vay vay anasını sayın seyirciler yazacak, konuşacak o kadar çok şey birikti ki şu yazmadığım zaman zarfında dünya resmen korku filmi sahnelerini aratmayan olaylar yaşadı. Ama şimdi kalkıp da herkes gibi Corona ile ilgili birşeyler yazamayacağım zira bunu binlerce insan aylardır zaten yazıp, çizip sürekli tartışıyor en azından ben eksik kalayım çok da bir şey kaybetmem diye düşünüyorum. Peki nelerden bah

Canlıların Sınıflandırılması

Resim
Başlığı okuduktan sonra Biyoloji sevmeyenlerin çıkmasına gerek yok. Çünkü ders anlatır gibi Biyoloji konulu bir yazı değil daha çok yaşamla alakalı biyolojiyle başlayıp daha sonra bunun Sosyo kısmına biraz değineceğim türden bir yazı olacak.          Öncelikle aramızda eğer gözü yaşlı sözelciler varsa diye kısa bir açıklama yaparak başlamak istiyorum. Biyoloji, canlıların doğma, gelişme, üreme gibi yaşam evrelerini konu edinen bilimdir. Yani kısaca “Canlı Bilimi” diyebiliriz. Biyoloji dalı olarak canlıların sınıflandırılmasına “Taksonomi” denir. Bazı uzmanlara göre 10 milyon kadar farklı organizma türü bulunmaktadır. Bunların içinde, boyu 5 mikron çapında bakteri de mevcut, 100 metreyi geçen sekoya ağaçları da. Eskiden canlılar sadece bitkiler alemi ve hayvanlar alemi olarak sınıflandırılıyordu. Fakat 16. yüzyılda İngiliz doğa bilimci bir abimiz çıkıp, “bir dakika ya, bunca Tür varken sadece bitkiler ve hayvanlar demek sizce de saçma değil mi beyler?” demiş. Herkes yanındakine

Zaman = Dünya

Resim
                Dünya adeta koca yaşlı bir balerin. Kendi etrafında saatte 1670 km. hızla dönerken genç gözükmek için hızını arttırıp 108 bin km. hızla da güneşin etrafında dönüyor. Ne büyük Show değil mi?                 Kendi etrafında dönerek bize 24 saat, güneşin etrafında dönerek 365 gün hediye ediyor. İşte tüm insanlığın hayatı bu dansa göre şekil alıyor. Bu yüzden “Show must go on!”                 Büyük patlamadan bu yana milyarlarca yıl geçti (13.8 milyar yıl adamlar hesaplamış…)   ve biz insanoğlu oyuna çok sonra dahil olduk. Bir çok canlı türü daha biz yerimizi almadan tükenmişti bile, kalanlarda biz mağaradan çıkmaya başladıktan sonra yavaş yavaş eksildi.                 Ateşle beraber -o zamanlar ateş zaten doğal yollardan dünya üzerinde gerek yıldırım düşmeleri sonucu gerekse yanardağlardan çıkan lavların sebep olduğu yangınlar sonucu mevcutken bizimkilerin bunu eğilip sigara yakacak kadar kontrol altına almaları Güney Afrika’daki Wonderwerk Cave’de 1.0 Mya’

Öğrenecek Daha Çok Şey Var.

Resim
İlk yazıma yıllardır dert yandığım ve yanmaya da devam edeceğim bir konudan başlamak istiyorum. EĞİTİM! Eğitim konusu benim için tam bir dipsiz kuyu. Çünkü bu yılla beraber 2001 yılında başlayan öğrencilik hayatımın 19. yılı. Böyle giderse bir sonraki yıl 20. yıl kutlamaları yapacağım. Artık tam anlamıyla profesyonel bir öğrenciyim.  Oysa bu yola büyük umutlarla çıkmıştım. Ancak üniversitede geçiriyor olduğum 6. yılımda anladım ki "Umut fakirin ekmeği umar ha umar umar..." Okulda çoğu hocadan eski olmamın yanında, artık Dekan Bey’den daha fazla yetkim var diyebileceğim noktadayım.   Peki, neden böyle olmuştu? Hata nerede ya da kimdeydi? Evet, ülkenin okuyan insana ihtiyacı var ama ben biraz fazla abartmamış mıydım? Bu kadar güzel pasta (makarna) yapmayı nereden öğrenmiştim? Hepsi ve daha fazlası bu yazıda.          Türkiye’de eğitim bana göre eğitim-öğretim değil “ne biliyorum ki ne öğreteyim” olarak ilerliyor. Tabi işinin hakkını veren eğitimcileri bunun d